hatay meselesi

Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne Katılımı ve Atatürk’ün Mücadelesi

Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne katılım süreci, hem diplomatik hem de milli mücadele açısından büyük önem arz eden bir dönemdir. Bu süreçte, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Hatay için yürüttüğü kararlı mücadele, Türkiye’nin ulusal sınırlarını ve egemenliğini koruma amacına yönelik büyük bir başarı olarak tarihe geçmiştir. Bu makalede, Hatay’ın Türkiye’ye katılımının tarihi gelişimi ve Atatürk’ün bu konudaki mücadeleci tutumu detaylı bir şekilde ele alınacaktır.

Tarihi Arka Plan

Hatay, I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla birlikte Fransa’nın manda yönetimi altına girmiştir. 1920 yılında imzalanan Sevr Antlaşması ile Hatay ve çevresi Fransız mandasına bırakılmış, ancak bu antlaşma Türk halkı ve Milli Mücadele tarafından kabul edilmemiştir. Hatay meselesi, 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması’nda çözüme kavuşturulamamış ve bölge, Fransa’nın kontrolünde kalmaya devam etmiştir.

Hatay Benim Şahsi Meselemdir

“Hatay benim şahsi meselemdir.” (Mustafa Kemal Atatürk) 15 Mart 1923’te Adana’ya giden Atatürk, kendisini karşılayan Hataylılara “40 asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz. Günü gelecek siz de kurtulacaksınız” demişti. O günlerde Hasan Rıza Soyak, Atatürk’e, “Silaha sarılmaktan başka çare kalmazsa ne yaparsınız?” diye sormuştu. Atatürk bu soruya şöyle cevap vermişti: “Hatay’a şahsi davam olarak bakıyorum. Sözünü ettiğim bir durumda tutacağım yolu çoktan kararlaştırmış bulunuyorum:  Cumhurbaşkanlığı’ndan ve milletvekilliğinden istifa edeceğim, serbest bir Türk vatandaşı olarak bu işte çalışan arkadaşlarla birlikte Hatay topraklarına geçeceğim. Bildiğin gibi bunun emin yolları var. Oradaki mücahitlerle ve anavatandan bize katılacak kuvvetlerle sorunu yerinde ve içten halledeceğim. İsterse Türkiye Hükümeti, beni ve arkadaşlarımı asi ilan eder, hakkımda soruşturma da açar. Ben Fransızların, Suriye ve Lübnan’a kolayca bağımsızlık vereceklerini sanmıyorum. Biz hareketimizi onlara da yayarak Suriye ve Lübnan’ın gerçek bağımsızlıklarını da sağlayabiliriz. Ama göreceksin, dava yakında istediğimiz gibi çözülecektir.”

HATAY’I ALACAĞIM, MİLLETİM BENİM DEDİĞİME İNANIR

Katıldığı son Cumhuriyet Bayramı programında 29 Ekim 1937’de de Hatay’ı dilinden düşürmeyen Atatürk, “Büyük Meclis’in kürsüsünden milletime söz verdim. Hatay’ı alacağım. Milletim benim dediğime inanır. Sözümü yerine getiremezsem onun huzuruna çıkamam” demecini vermişti.

Atatürk’ün Hatay İçin Mücadelesi

Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Hatay’ın Türkiye’nin bir parçası olması gerektiğine inanmış ve bu konuda büyük bir diplomatik mücadele başlatmıştır. Atatürk’ün Hatay konusundaki kararlılığı, onun stratejik ve milli menfaatleri gözeten liderlik vasfının bir göstergesidir.

  1. Diplomatik Girişimler: Atatürk, Hatay’ın Türkiye’ye katılması için öncelikle diplomatik yolları kullanmıştır. Fransa ile yapılan müzakerelerde, Hatay’daki Türk nüfusun haklarının korunması ve bölgenin Türkiye’ye katılması gerektiğini vurgulamıştır. Bu süreçte, Türk hükümeti, Hatay’ın Türkiye ile birleşmesi yönündeki iradesini uluslararası platformlarda da dile getirmiştir.
  2. Uluslararası Diplomasi: Atatürk, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasının sadece diplomatik girişimlerle sınırlı kalmaması gerektiğini anlamış ve bu doğrultuda uluslararası kamuoyunu da etkilemeye çalışmıştır. Hatay meselesini Milletler Cemiyeti’ne taşıyarak, bölgenin Türkiye’ye katılmasının hukuki ve ahlaki bir zorunluluk olduğunu savunmuştur.
  3. Bölgesel Siyasi Faaliyetler: Atatürk’ün önderliğinde, Türkiye’nin Hatay’a yönelik kararlılığı, bölgedeki Türk nüfus arasında da büyük bir destek bulmuştur. 1938 yılında kurulan Hatay Devleti, Atatürk’ün siyasi dehasının bir sonucudur. Bu devletin kurulması, bölgedeki Türklerin iradesini ve Türkiye’ye katılma arzusunu açıkça göstermiştir.

Hatay Devleti

Türk askerinin Hatay’a girmesinin ardından Hatay devleti kuruldu. 24 Ağustos 1938’de seçimler yapıldı ve 40 kişilik Meclis 2 Eylül 1938 günü açıldı. Tayfur Sökmen Hatay Devlet Başkanlığı’na, Abdülgani Türkmen, Meclis Başkanlığı’na seçildi. Abdurrahman Melek ise Başbakan yapıldı. Devletin adı Hatay Devleti olarak değişti, başkent Antakya oldu. Antakya, İskenderun ve Kırıkhan ilçelerinden oluşan Hatay Devleti’ne, Reyhanlı ve Yayladağı ilçeleri eklendi.

Hatay’ın Türkiye’ye katılması

Hatay Millet Meclisi, 29 Haziran 1939’da oy birliği ile Türkiye’ye katılma kararı aldı. 23 Temmuz 1939’da Pazar günü saat 11.40’ta yapılan Ana vatana katılış töreninde, Antakya’da kışladan Fransız bayrağı indirilerek Türk Bayrağı çekildi. 23 Temmuz 1939 tarihinde de Fransız birlikleri Hatay’ı terk ettiler. Böylece, Hatay resmen Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vilayeti oldu.

Sonuç

Atatürk’ün Hatay konusundaki mücadelesi, 29 Haziran 1939 tarihinde Hatay’ın Türkiye Cumhuriyeti’ne katılmasıyla sonuçlanmıştır. Bu süreç, Atatürk’ün diplomatik zekası, kararlılığı ve milli menfaatleri gözeten liderlik vasfının bir sonucudur. Hatay’ın Türkiye’ye katılımı, Türkiye’nin ulusal sınırlarının korunması ve egemenlik haklarının pekiştirilmesi açısından büyük bir zaferdir. Atatürk’ün bu konudaki kararlı tutumu, onun “Misak-ı Milli” hedeflerine olan bağlılığının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına verdiği önemin bir yansımasıdır.

Ülkemizin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “40 asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz” ve “Hatay benim şahsi meselemdir” ifadeleriyle ilimizin kurtuluşuna giden yolu ardına kadar açtığının bilinciyle Hatay’ımızın anavatana katılışının 85. yıldönümünü kutlamanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz.

Hatay bugün de bizim şahsi meselemizdir. Hatay Türk’tür, Türk kalacak!

mutluer.av.tr

Kategoriler:

Etiketler:

İlk yorum yazan siz olun

    Bir cevap yazın

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Bizimle İletişime Geçin

    Detayları bize yazın size en kısa sürede ulaşalım


    Tüm hakları saklıdır. 2020 Mutluer Hukuk Bürosu